2 Ekim 2014 Perşembe

YUNANİSTAN’DA 11 GÜN. XANTHİ (İSKECE) THASSOS (TASOS) THESSALONİKİ (SELANİK) HALKİDİKİ (CHALKİDİKİ) VE KAVALA… 1. BÖLÜM

Meşakatli bir hazırlık dönemini atlattıktan sonra Ağustos’un ikinci haftası nihayet yazlık izne çıkabilmiştim. Uçak biletleri, vize, pasaport, otel rezervasyonlarının içinde kaybolmuşken birden bus’ın bu işi halledebileceği önerisini tartışmaya başlamıştık. Daha öncesinde yutdışı fikrimi arkadaşlarımla paylaştığımda, bu kadar küçük bir camperla, sekiz kişinin bunu yapmasının pek mümkün olmadığının uyarısını almıştım. Tecrübe böyle diyordu fakat spontane davranmanın enerjisi, beni her zaman kendine çekmiştir.

En yakın dostumuzun Yunanistan’da evlenecek olması, aslında hiçbir zaman iş güç nedeniyle yan yana gelemeyecek insanları, bir şekilde bir araya getirmişti. Bu durumda eğlenmekten başka çaremiz yoktu. Aslında ikinci yurt dışı tecrübem olacağı için biraz da heyecanlıydım. Birkaç aydır uğraştığım evrak işlerinin yanı sıra, son dönemde camperın sağlıklı bir şekilde seyahati tamamlaması için yedek parça temin işlerini de halletmem gerekiyordu. Genellikle klasik Vw grupları turlara birlikte çıktıkları için herhangi bir aksaklık durumunda mutlaka bir araç diğerine parça veya tamir konusunda yardımcı olabiliyor. Fakat bu konuda seyahatin tüm sorumluluğunu şahsen üstlenmekten başka çarem yoktu. Yola çıkmadan önce arıza yapabilecek muhtemel parçaların bir listesini hazırladım. Bunların içinde ateşleme sistemi, aks rulman ve körükleri, motor, şanzıman, fren yağları, balata takımları, rot kolları, gaz, debraj teli, benzin hortumu, dolu bir takım çantası ve envai çeşit ufak tefek parçaların olduğu bir paket vardı. Son haftaya kalan arka sürgülü cam ve kompresörlü buzdolabı işlerini ise birkaç gün kala yapacaktım.

 İstanbul- İzmir yolunda ise, seyahat hakkında çok düşünmenin beni kaygılandırmaktan başka pek bir işe yaramadığını, birazda olayın maceralı tarafını yaşamanın, olası stresten korunmak için iyi bir yöntem olduğuna karar verdim.

Temmuz ayında Datça’da arka bölümde açılır bir pencerenin olmamasının, ne denli ızdırap çektirdiğini tecrübe etmiştik. Elzem olan bu ihtiyacı halletmek için birçok araştırma ve telefon görüşmesi yaptık.  Şans yanımızda oldu ve yola çıkacağımız gün, usta camı anca yetiştirilebildi. Domatic absorbe buzdolabını ise el yapımı bir evapratör sayesinde, başında üç kişi çalışarak faal bir duruma getirmiştik. Yolculuk öncesindeki bir kaç günde ise tamamen bus’ın bakımları ve kontrolleriyle zaman geçirdik.

Ve sonunda 20 Ağustos akşamı beş kişi yola çıkmaya hazırdık. Aslında ben başta olmak üzere herkes heyecanlıydı. İzmir’den gece başlayıp, sabah İpsala sınır kapısına varana dek tatil boyunca ne yapacağımızı, yemekleri, kamp yerlerini ve düğünün nasıl olacağını tartıştık.



Yunan gümrüğünü problemsiz bir şekilde geçince derin bir nefes aldık çünkü sınır kapılarının sürekli değişen uygulamaları, birçok kişinin başını çok ağrıtıyordu. Aslında tatilin başladığının yeni farkına varmıştık ve Perşembe gecesi olacak kına için çok fazla mola vermeden Gümülcine’ye kadar devam etmemiz gerekiyordu. Gümülcine tarımla uğraşan, Türklerin yoğun yaşadığı bir bölge. Yunanistan’ın Kuzey bölümünü ortadan ikiye bölen Transit otobanda İskece’ye varana kadar ekili arazileri ve betonlaşmanın ne kadar az olduğunu izledik.  Öğleden sonra ancak varabildiğimiz İskece, yine Türk nüfusun yoğun yaşadığı,  güzel bir şehir. Eski ve yeni İskece diye iki bölümden bahsettiler. Yeni olan bildiğimiz saçma bina topluluğu. Eskisi ise taş yapıların hakim olduğu, kafeler ve zengin sosyal hayatın bulunduğu, birikimli olan taraf. Ağustos sıcağında bile yakmayacak kadar güzel, huzur verecek kadar tenha bir yerdi.

















Uykusuzluk ve yol yorgunluğu, düğün evindeki dostlarımızı görünce bir anda kayboldu. Kısa bir yemek ve dinlenme molasından sonra, akşam için eğlenmeye hazırdık.
O akşam katıldığımız kına gecesi, ertesi gün düğün hazırlıkları, Bus’ın hazırlanması, İskece’de ki düğün konvoyu, çok eğlenceliydi. İçenler, içmeden sarhoş olanlar, aşık olanlarla birlikte çok keyifli iki gün geçirdik. Tasos’a gidecek dört çift sonunda yoldaydık.  









TASOS ADASI (THASSOS İSLAND)

23 Ağustos Cumartesi sabahı, nihayet Tasos adasına gitmek için yoldaydık. Burası Türkiye’ye en yakın Yunan adası ve ulaşım çok basit.  Keramoti’ye varınca Tasos’a geçmek için feribota 34 euro ödeyip, seyrü sefer için dağıldık. (tek yön (http://www.thassos-ferries.gr/turkey.html)).


Adalar vapuru nasılsa, martılar eşliğinde Tasos’a öyle vardık.



Tasos adasında, yol boyunca gördüğümüz diğer yerlere benzer bir sakinlik vardı. Aslında adanın tamamını safari jeep le dolaştığımız için betonlaşmamanın güzelliğine bir kez daha hayran kaldık. Her yer yeşil ve temizdi.


 Adada konaklayacağımız yer olan Golden Beach Camping’e altı kişi ve tamamen dolu bir bagajla ulaşmak kolay olmadı tabi ki. Dik rampalar nedeniyle type 1 motorun harareti sürekli yükseldi ve yol üzerinde birkaç kez mola vermek zorunda kaldık.


Golden Beach Camping, yemyeşil bir ormanın, koyun etrafını sardığı noktada bulunuyor. Giriş işlemleri, yer seçimi gibi işleri hallederken aslında kamp kültürünün ve çekme karavancılığın Yunan halkında eskiden gelen, oturmuş bir gelenek olduğunu anladım. Bir süre önce gittiğim Datça’da Akyaka orman kampı, Aktur orman kampı ile bu adamların yaptığı işin hiçbir alakası yoktu.

İlk gün çadırlarımızı kurup yerleştik ve sonrasında alışveriş, yemek ve denizin keyfini çıkardık. İkinci gün ise kiraladığımız jeep ile adanın etrafını turladık. Adanın etrafını çevreleyen yolun tamamı asfalt olmadığı için binek araçla ilerlemek de pek mümkün değil.




Citroën 2CV. Muck..


Golden Beach Camping, içerisinde konserlerin, spor organizasyonlarının düzenlendiği,  büyük ve komplike bir yer. Aynı zamanda çok sayıda kiralanabilen buzdolabı, yemek pişirme bölümleri, sürekli temizlenen wc, wi-fi, duş ve birkaç süpermarketin olduğu profesyonel bir kamp alanı.

Dört çift ve üç çadırdan oluşan obamızda hepimiz camper çifti olabilmek için yarıştık. Tabi ki balayı çiftinin adada bir gecelik açık çeki vardı. Daha sonraki günler bus’ı dönüşümlü kullanmaktan başka çaremiz yoktu.

Ada aslında beyaz bir mermer parçasının üzerine oturtulmuş gibi. Orman içerisinde sabahları yaptığım kros antremanlarında bütün taşların mermer olduğunu dikkatli bakınca fark edebildim. Safari keşfinde ise mermer ocaklarından yayılan mermer tozlarının, sahilleri bembeyaz boyadığını gördük. 


Fikir olması amacıyla Golden Beach Ağustos 14 ücret tarifesi.







Mythos. Yunanın Efes’i.


Adanın son dönemde İstanbul’a yakınlığı nedeniyle Türk turistlerinde gözdesi olduğunu öğrendik. Biz orada iken bir Türk enduro grubu da oradaydı. Üç gün kaldığımız kampta rahatsız olduğumuz tek bir konu bile olmadı.  Bir şekilde deşarj olan akülerimiz nedeniyle camper son gün çalışmadı, bitişik çadırda kalan komşumuz fazla ses yapmamız nedeniyle biraz isyan etti ama adadan ayrılırken her şey çok güzeldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder