Meşakatli bir
hazırlık dönemini atlattıktan sonra Ağustos’un ikinci haftası nihayet yazlık
izne çıkabilmiştim. Uçak biletleri, vize, pasaport, otel rezervasyonlarının
içinde kaybolmuşken birden bus’ın bu işi halledebileceği önerisini tartışmaya
başlamıştık. Daha öncesinde yutdışı fikrimi arkadaşlarımla paylaştığımda, bu
kadar küçük bir camperla, sekiz kişinin bunu yapmasının pek mümkün olmadığının
uyarısını almıştım. Tecrübe böyle diyordu fakat spontane davranmanın enerjisi,
beni her zaman kendine çekmiştir.
En yakın dostumuzun
Yunanistan’da evlenecek olması, aslında hiçbir zaman iş güç nedeniyle yan yana
gelemeyecek insanları, bir şekilde bir araya getirmişti. Bu durumda eğlenmekten
başka çaremiz yoktu. Aslında ikinci yurt dışı tecrübem olacağı için biraz da
heyecanlıydım. Birkaç aydır uğraştığım evrak işlerinin yanı sıra, son dönemde
camperın sağlıklı bir şekilde seyahati tamamlaması için yedek parça temin işlerini
de halletmem gerekiyordu. Genellikle klasik Vw grupları turlara birlikte
çıktıkları için herhangi bir aksaklık durumunda mutlaka bir araç diğerine parça
veya tamir konusunda yardımcı olabiliyor. Fakat bu konuda seyahatin tüm
sorumluluğunu şahsen üstlenmekten başka çarem yoktu. Yola çıkmadan önce arıza
yapabilecek muhtemel parçaların bir listesini hazırladım. Bunların içinde
ateşleme sistemi, aks rulman ve körükleri, motor, şanzıman, fren yağları,
balata takımları, rot kolları, gaz, debraj teli, benzin hortumu, dolu bir takım
çantası ve envai çeşit ufak tefek parçaların olduğu bir paket vardı. Son
haftaya kalan arka sürgülü cam ve kompresörlü buzdolabı işlerini ise birkaç gün
kala yapacaktım.
İstanbul- İzmir yolunda ise, seyahat hakkında
çok düşünmenin beni kaygılandırmaktan başka pek bir işe yaramadığını, birazda
olayın maceralı tarafını yaşamanın, olası stresten korunmak için iyi bir yöntem
olduğuna karar verdim.
Temmuz ayında
Datça’da arka bölümde açılır bir pencerenin olmamasının, ne denli ızdırap
çektirdiğini tecrübe etmiştik. Elzem olan bu ihtiyacı halletmek için birçok
araştırma ve telefon görüşmesi yaptık. Şans
yanımızda oldu ve yola çıkacağımız gün, usta camı anca yetiştirilebildi. Domatic
absorbe buzdolabını ise el yapımı bir evapratör sayesinde, başında üç kişi
çalışarak faal bir duruma getirmiştik. Yolculuk öncesindeki bir kaç günde ise
tamamen bus’ın bakımları ve kontrolleriyle zaman geçirdik.
Ve sonunda 20 Ağustos
akşamı beş kişi yola çıkmaya hazırdık. Aslında ben başta olmak üzere herkes
heyecanlıydı. İzmir’den gece başlayıp, sabah İpsala sınır kapısına varana dek
tatil boyunca ne yapacağımızı, yemekleri, kamp yerlerini ve düğünün nasıl olacağını
tartıştık.
Yunan gümrüğünü
problemsiz bir şekilde geçince derin bir nefes aldık çünkü sınır kapılarının sürekli
değişen uygulamaları, birçok kişinin başını çok ağrıtıyordu. Aslında tatilin
başladığının yeni farkına varmıştık ve Perşembe gecesi olacak kına için çok
fazla mola vermeden Gümülcine’ye kadar devam etmemiz gerekiyordu. Gümülcine
tarımla uğraşan, Türklerin yoğun yaşadığı bir bölge. Yunanistan’ın Kuzey
bölümünü ortadan ikiye bölen Transit otobanda İskece’ye varana kadar ekili
arazileri ve betonlaşmanın ne kadar az olduğunu izledik. Öğleden sonra ancak varabildiğimiz İskece,
yine Türk nüfusun yoğun yaşadığı, güzel
bir şehir. Eski ve yeni İskece diye iki bölümden bahsettiler. Yeni olan
bildiğimiz saçma bina topluluğu. Eskisi ise taş yapıların hakim olduğu,
kafeler ve zengin sosyal hayatın bulunduğu, birikimli olan taraf. Ağustos sıcağında bile yakmayacak kadar güzel, huzur verecek kadar tenha bir yerdi.
Uykusuzluk ve yol
yorgunluğu, düğün evindeki dostlarımızı görünce bir anda kayboldu. Kısa bir
yemek ve dinlenme molasından sonra, akşam için eğlenmeye hazırdık.
O akşam katıldığımız
kına gecesi, ertesi gün düğün hazırlıkları, Bus’ın hazırlanması, İskece’de ki
düğün konvoyu, çok eğlenceliydi. İçenler, içmeden sarhoş olanlar, aşık olanlarla
birlikte çok keyifli iki gün geçirdik. Tasos’a gidecek dört çift sonunda
yoldaydık.
TASOS ADASI (THASSOS İSLAND)
23 Ağustos Cumartesi sabahı,
nihayet Tasos adasına gitmek için yoldaydık. Burası Türkiye’ye en yakın Yunan
adası ve ulaşım çok basit. Keramoti’ye
varınca Tasos’a geçmek için feribota 34 euro ödeyip, seyrü sefer için dağıldık.
(tek yön (http://www.thassos-ferries.gr/turkey.html)).
Adalar vapuru
nasılsa, martılar eşliğinde Tasos’a öyle vardık.
Tasos adasında, yol
boyunca gördüğümüz diğer yerlere benzer bir sakinlik vardı. Aslında adanın
tamamını safari jeep le dolaştığımız için betonlaşmamanın güzelliğine bir kez
daha hayran kaldık. Her yer yeşil ve temizdi.
Adada
konaklayacağımız yer olan Golden Beach Camping’e altı kişi ve tamamen dolu bir
bagajla ulaşmak kolay olmadı tabi ki. Dik rampalar nedeniyle type 1 motorun
harareti sürekli yükseldi ve yol üzerinde birkaç kez mola vermek zorunda
kaldık.
Golden Beach Camping,
yemyeşil bir ormanın, koyun etrafını sardığı noktada bulunuyor. Giriş
işlemleri, yer seçimi gibi işleri hallederken aslında kamp kültürünün ve çekme
karavancılığın Yunan halkında eskiden gelen, oturmuş bir gelenek olduğunu
anladım. Bir süre önce gittiğim Datça’da Akyaka orman kampı, Aktur orman kampı
ile bu adamların yaptığı işin hiçbir alakası yoktu.
İlk gün çadırlarımızı
kurup yerleştik ve sonrasında alışveriş, yemek ve denizin keyfini çıkardık.
İkinci gün ise kiraladığımız jeep ile adanın etrafını turladık. Adanın etrafını
çevreleyen yolun tamamı asfalt olmadığı için binek araçla ilerlemek de pek
mümkün değil.
Citroën 2CV.
Muck..
Golden Beach Camping,
içerisinde konserlerin, spor organizasyonlarının düzenlendiği, büyük ve komplike bir yer. Aynı zamanda çok
sayıda kiralanabilen buzdolabı, yemek pişirme bölümleri, sürekli temizlenen wc,
wi-fi, duş ve birkaç süpermarketin olduğu profesyonel bir kamp alanı.
Dört çift ve üç
çadırdan oluşan obamızda hepimiz camper çifti olabilmek için yarıştık. Tabi ki
balayı çiftinin adada bir gecelik açık çeki vardı. Daha sonraki günler bus’ı dönüşümlü
kullanmaktan başka çaremiz yoktu.
Ada aslında beyaz bir
mermer parçasının üzerine oturtulmuş gibi. Orman içerisinde sabahları yaptığım kros
antremanlarında bütün taşların mermer olduğunu dikkatli bakınca fark edebildim.
Safari keşfinde ise mermer ocaklarından yayılan mermer tozlarının, sahilleri
bembeyaz boyadığını gördük.
Fikir olması amacıyla
Golden Beach Ağustos 14 ücret tarifesi.
Mythos. Yunanın Efes’i.
Adanın son dönemde
İstanbul’a yakınlığı nedeniyle Türk turistlerinde gözdesi olduğunu öğrendik.
Biz orada iken bir Türk enduro grubu da oradaydı. Üç gün kaldığımız kampta rahatsız
olduğumuz tek bir konu bile olmadı. Bir
şekilde deşarj olan akülerimiz nedeniyle camper son gün çalışmadı, bitişik
çadırda kalan komşumuz fazla ses yapmamız nedeniyle biraz isyan etti ama adadan
ayrılırken her şey çok güzeldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder