Bugün baharın ilk günü. Yeni bir yeşerme dönemine başlıyoruz.
Her zaman özlem duyduğum, gelmesini iple çektiğim bahara, bu sene bir parça
soğuğum malesef. Sebep ise zaman baskısı. Birkaç yıl önce bulaştığım Triathlon
belasının, vücudumda ve hayatımda yarattığı değişiklikler saymakla bitmez
herhalde. Mesafeler, rakipler, yarışlar birbirine karışmış durumda. Gündelik
hayatın pompaladığı kaos ortamı gibi. Öyle bir şey ki, kumar masasında
kaybettikçe yenisini istersiniz ya. Hiç bitmiyor. Asıl kaybetmek, koyduğumuz
hedeflere ulaşamamaktır bence. Bir üst basamağa çıkar çıkmaz bulunduğum yeri yadırgıyorum ve bir sonrakini istiyorum. Neden bu kadar açım bilmiyorum
ama adrenalin ve testosteron patlaması bunu psikolojimde kabul edilebilir bir
yere koyuyor. Yazar ve Filozof Howard Thurman “ Kendinize dünyanın neye
ihtiyacı olduğunu değil, size yaşama sevinci verecek şeyin ne olduğunu sorun.
Ve hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirin. Çünkü dünyanın ihtiyacı olan şey,
yaşama sevinci dolu insanlardır ” diyor. Onu dinlemek en iyisi bence. Çıkarsız
ve basit.
Camperim ise halinden hiç memnun değil bu ara. Birçok eksiği
olmasına rağmen, zaman ayıramıyorum ona. Hatta koca kış sadece yılbaşı gecesi
kamp yapabildik o da götümüz dona dona. Motorun inmesi, kayar kapının tamiri,
fren problemleri ve tekrar muayene gerekli olanlar. Austria için hala uçak
bileti almadım ve yurt dışında ihtiyacım olan, mükellef kahvaltıları bana
sağlayabilecek tek varlık o maalesef.
28 Haziran 2015. Ne zaman gelecek bilmiyorum, bitince ne
olacak bilmiyorum ama debelendikçe içine çeken bir bataklık gibi. Kafam boş,
huzurlu bir 29 Haziran sabahına uyanmayı ümit ediyorum. Belki dünyanın en güzel
hediyesini alacağım, belki de en büyük kaybım olacak o gün…
Bu dönemde yapılan mental hazırlık ise en önemlisi. Çünkü
dayanıklılık yarışlarında mental, fiziksel kabiliyetin önüne geçiyor.
Hepimizin kapıldığı tüketim alışkanlıkları ise, kafamdaki
soru işaretlerine yenilerini ekliyor aslında. Daha büyük olanı, daha hızlı
olanı varken neden bu eski araçla yetiniyorum? Yenisi çok mu pahalı? Oysa ki eski
olanların üzerine sifonu çekmemiz gerektiğini emrediyor bize patronlar. Nasıl
çekeriz? Gurur ve onurla bana sadık kalan tek varlığım, camperim o. İddia ediyorum bu aracın duyguları olduğunu. Hissediyorum.
En büyük sıkıntısı ise çin malı parçalar. Ne taktıysam üzerinden atıp
kurtulmayı başardı kendi kendine. Mekanik bir alette duygunun ne işi var ki
zaten. Üzerine sifon çekilmelidir derhal! Bütün duyguların. Bütün kalitesiz malların.
28 Haziran 2015. Uzun zamandır zihnimin en büyük meşguliyeti. Belki vosvosla yollara düşeriz belki de interrail ile. Arkamda bisikletim, tepemde yatak döşek, yanımda hatunum. Klagenfurt, München, Roma, Ohrid. Şu anda benim için büyük hayaller ama yapmak için hiçbir engel yok. Çabuk gel Haziran. Hazır mısın İronman?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder