25 Eylül 2016 Pazar

Mis gibi masif çamdan Bus'a mobilya yapmaca..

Mobilya tasarımı karavan kullanıcıları için her zaman rahatsızlık sebebidir. Karavanı benim ki gibi orjinal yapım olmayanların kafasında sürekli bir değiştirme, yenileme havası hakim oluyor.  Yani istenilen tasarım kafada oturana dek sürekli kaşıntı durumu devam ediyor.. Minicik karavanda bile durum böyle. 

Şahsen ben bundan önce mobilyaları 3 defa değiştirmeme rağmen henüz bu konuda tatmin olmuş değilim. E tabii bundan önce böyleydi. Daha öncekilerde mdf membran kapaklarla filan yapmıştım fakat bu işin ilmi masif ağaçtan geçiyormuş. Mdf tabakalarla yapılan işler, eski araçların ruhunu malesef yansıtmıyor. Masif panel denilen şey yine sunta-mdf ler gibi tabaka halinde satılıyor fakat tamamıyla gerçek ağacın parçaları. Yani buram buram çam kokuyor. İşlemesi ise çok kolay. Zımpara ve vernikle istediğiniz türde parçalar üretebiliryorsunuz.
 Bir kaç tabaka masif çam panel ve 7-8 boy 4-4 ağaç kalası Bauhaus'tan alıp Bus'un bagajına atar atmaz evin yolunu tuttum o akşam.

Bus'lar koridorlu ve koridorsuz olarak iki tipte üretiliyor. Yani bazılarında aracın dışına çıkmadan iki koltuğun arasından yaşam alanına geçebiliyorsunuz. Benim aracım koridorsuz olan versiyon. Aslında bunu handikap olarak görmekten ziyade uzun bir tezgahın oraya çok daha yakıştığını yurt dışındaki araçlardan da görmüştüm.Aklımda deli sorularla boğuşmak yerine Vira bismillah deyip elime dekopajı aldım.


 Masif çam panelin diğerlerinden farkı, bol budaklı olması. Tabii ki bu budaklar görsellik açısından gerekli. Fakat parçaların köşelerine denk getirmemek gerekiyor.



İlk olarak aracın eski mobilyalarını çıkarıp ölçü almaya başladım. Ocağın pencereye ne kadar yakın olacağı, gider su hortumlarının tabandaki şase hatlarına paralel olarak nerelerden geçeceği, elektrik tesisatı, buzdolabının evye seviyesine göre konumu, beni çok uğraştıran ölçümlerden bazılarıydı.


Tabanın hafif paslanan yerlerine antipas sürdükten sonra eski keçeyi taban saçının üstüne tekrar yapıştırıp üzerine piyasada çok kolay bulunan ağaç görünümlü parke ile tabanı kapladım. 
Bir başını çekyat diğerini ise mobilya kapadığı için yerine cuk diye oturdu. Kayar kapı tarafını ise alüminyum profille güzelce dönerek kapattım.



Su deposunu aracın altına almak için bir çok sefer girişimde bulunsam da neticeye ulaşamamıştım. Galip babanın anlattığı kadarıyla, su deposu bulmak yerine tırcıların kullandığı büyük boy vebasto mazot depolarını aramak daha akıllıca olacaktı. Sonunda İkitelli sanayide bu iş için biçilmiş kaftan bir depo buldum.

Depo 55 litre hacminde ve 6 saplamayla tutturuluyordu. Su giriş çıkış boruları ve hava rekorunu ise el işçiliği sayesinde kendim hallettim.

Deponun montajı için tabana delikleri açtıktan sonra parke kaplamayı kapatıp bir sonraki levele geçtim.



Kalın olan gırtlak boru su girişi için, ince olan ise su çıkışı için kullandım. Sızmayı önlemek için ise bol miktarda esnek çift karışımlı epoksi yapıştırıcıyı bağlantı yerlerine uyguladım.


Deponun üst kısmına ise mutlaka hava giriş-çıkış rekoru koymak gerekiyor. Aksi taktirde hava sıkışmasından dolayı hidrafor depodan su çekemiyor veya su takviyesi yaparken hava sıkışıyor ve depo dolmuyor.


Saplamaların zamanla titreşimden gevşememesi için Nutlock ismindeki malzemeyi dişlere sürmek gerekiyor.



Son olarak 5lt/dk kapasitesindeki otomatik hidraforu taban saçına monte ettim. Sorun yaşadığım tek konu hidrafor çıkışındaki basınçlı su olan boruların zamanla şişmesi ve patlamasıydı. Bu sorunu ise düz sargılı borular yerine içi ip örgülü olan borulardan kullanarak aştım.


Aldığım ölçülere göre kafamdaki ilk mobilya prototipi bu şekildeydi. Fakat kullanım kolaylığı açısından giriş bölümünün inceden kalına giden bir formda olaması çok pratik olacaktı. Dekopaj ile düzgün çizgileri yakalayana kadar kesmeye devam ettim.




Ölçüler göze hoş gelince buz dolabı, kompresör, inverter, vb. parçaları tezgaha monte etmeye devam ettim. 


Ocak, evye, musluk ve ara bölmelerin montajını sıvı çivi, L bağlantılar ve mastik yardımıyla yaptım. Genellikle işin en zevkli kısımları bunlar olduğu için fotoğraflamayı unutmuşum=)



Mobilyanın sol tarafını az kullanılan gereçlere, sağını ise sürekli açıp kapatılan raflara ayırdım. Gayet kullanışlı oldu. Sol alt bölümde 12v danfoss kompresör ve elektrik kontrol kısımları bulunuyor. İnverter ve piknik tüpü ise onun üzerinde konumlandırdım. 


 Buzdolabı 65 lt. Hem 12v kompresörle çalışıyor hemde 220v amonyakla. Kamp alanında ikisini birden çalıştırırsanız çok güçlü bir soğutma elde ediyorsunuz.


Sağ tarafa ise sürekli el altında bulunması gereken yeme içme takımları ve eşya raflarına ayırdım. Bu bölüm için önüme henüz uygun ölçüde hasır sepet çıkmadı ama araştırmalarım devam ediyor.


Motor kaputunun atıl durumda kalan bir noktasına ise su giriş kapağını ve duş çıkışını monte ettim. Duş çıkışını da muslukla paralel olarak hidrafordan besledim. Gayet güzel işlere yarayan bir çıkış oldu. Zaman zaman araba bile yıkadığım oluyor. Su girişinin motor kaputunda olmasının güzel tarafı ise taşan suyun aracın içerisine dökülerek tahta aksamı şişirmemesi.



Mobilyanın bitmiş durumu bu. Zaman bulunca araç içine portatif masa ve araç dışına açılan bir portatif masa da eklemek istiyorum.




Son kalan masiflerle ise açılıp kapanabilen üst bagaj yaptım. Aracın bagaj (yatak) kısmında gereksiz yer kaplayan kamp masası ve sandalyelerin depolanması büyük bir dert. Tavan dolabı süper bir iş. Bagajda gözü tırmalayan her şeyi artık üst dolaba koyuyorum. Bus'ın içinde müthiş yer açan güzel bir çözüm.



Son olarak piyasada kaliteli ekoseli kumaş bulamayarak İkea'nın yolunu tuttum. Metre usulü satılan bu kumaştan 5-6 m2 bütün perdeleri kaplamaya yetiyor. Tabi ki dikiş bilmiyorum ama kayın valideme mükellef bir kahvaltı masasında mevzuyu açmam, konuyu hızlıca sonuçlandırdı.

Şahsen bu işlerle uğraşırken keyif alıyorum, Bazen çok zaman ayırdığım aklıma geliyor, kafamda deli sorular oluşuyor ama kamp alanında aldığım keyif, bütün yorgunluklarımı unutturuyor bana. Hele birde uykudan gözlerimi açtığım an mis gibi çam ağacı bana bakıyorsa.. 

Nice yollara Bus'la birlikte çıkmak umuduyla çalışmaya devam..

Yollar bizi bekliyorsa bakım zamanı gelmiştir..

Konu yurt dışı olunca Bus’ların bakımı önemli bir konu. Yolunda gitmeyen işler ülkemizde olduğu kadar basit ilerlemiyor oralarda. Kurallar sert. Malum sınırlarımız dışındaki ülkelerin vatandaşları da bizimle arkadaşçıl bir frekansta değiller. Buna son dönemdeki siyasi konularda eklenince temkinli davranmanın çok daha mantıklı olduğuna inanlardanım. E nihayetinde "İnto the wild" kafasında değiliz. 657'ye tabiyiz. Tatil günü sayılı.

 Bus buluşmasının bu sene Selanik'te olması ve geri kalan günlerde şöyle kısa bir Balkan turu yapma fikriyle kış aylarından başlamak üzere Bus’ın eksiklerini ve bakımlarını yapmak için kolları sıvadım. İlk defa kendi motorumu indirip, baskı balatayı değiştirdim. Çok şeyler öğrenip tecrübe ettim. 

Bilirsiniz ki Bus kültüründe kendi aracınızın teknisyenliğini kendiniz yapmanız ilk başta gelir. Telefon açıp yol yardım istemek bizde olmayan bir şeydir. Vira bismillah deyip bir Cumartesi yattık Bus’ın altına.


Motordaki en önemli sorun volan keçesinin miadını doldurmasıydı. Blok içerisinden baskı balatanın içine akan yağ, debriyajın kaçırmasına sebep oluyor bu da rampalarda aracın ilerlemesine bile fırsat vermiyordu. Ayrıca birkaç yerinden yarılmış egsoz kazanı, kaval borularının contalarından damlayan yağlar ve genel bir temizlik halletmem gereken konulardandı. Bus’ın motorunu indirmek çok basit bir şey. Kriko yardımıyla 15-20 dk sürüyor tabi ki  marş dinamosunun üzerindeki lanet bir saplamayı sökerken işler yolunda giderse.


Bahsi geçen saplama ise marşa yakın gözüken. Zor sökülüp takılıyor. Diğer 3 saplamayı sökmek geniş çalışma alanı olduğu için basit.

İlk başta kutup başları ayrılıyor, motor tesisatı sökülüyor, gaz teli ayrılıyor ve blok etrafındaki saçlar sökülüyor. Klasik 1.6 motorda şanzıman ve motoru birleştiren 4 adet saplama var. Bunları sökünce ve priz direğe yük bindirmeden bloğu boşluğa doğru çekiyorsunuz. 


Yarım saate kalmadan blok aşağıda.

 Motorun en az 4 senelik el değmemiş hali buydu. Birçok yer yağ içindeydi. En büyük sebebi ise motor yağ dolum kapağının üzerindeki hortumun kıvrımlı olmasından dolayı hava temasının kesilmesi bunun sonucunda kasnak contasından kaçan yağın kasnağın devriyle bütün motor bloğunu yağa bulaması. Bu borunun içi açık ve kıvrımsız olması şart. Yoksa büyük problem.



Sökerken her şeyi not alıp öyle devam ediyorum. Bunlar bazen yazarak bazen de resim ve video ile devam ediyor.


 Pict 34 Solex karbüratörün bakımı üzerinden çok zaman geçmediği için sadece depoladım.



 Gaz telinin içinden geçtiği davlumbaz üzerindeki ince boru. Bloğu aşağı indirirken teli buradan kontrol ederek geçirmek gerekiyor. Bu telin kırılması hiç istenmeyen bir durum. Komedi videolarında bol bol izleyebilirsiniz yorgan ipiyle gaz verenleri.


 Şarj dinamosu üzerindeki pulların sayısı kayışın gerginliğini teyit ediyor bunun için kaybetmemek gerekiyor.


 Blogun ne kadar pis olduğunun bir resmi. Tel fırça ile 5-6 kg kadar yağı temizlemişliğim vardır.








Temizlik işi uzayınca bir ara motoru kucaklayıp balkona taşındık.




Silindir kapağı üzerindeki sağlıksız gözüken piyanoların birkaç tanesi değişti. 




Yağ kaçıran kaval boruları ve contaları değişti.




Egsoz manifolt saplamaları ise zamanla yalama olmuştu. Bir büyük boyda Heli Coil çekip hepsine tekrar diş açıp sağlamlaştırdım.






Soğuk iklime sahip bölgelerde emme manifoltunun egsoz bağlantısıyla ısınması şart bir durum. Fakat İzmir ve İstanbul için böyle bir duruma ihtiyaç yok. Kalın alüminyum tabakaları keserek bu delikleri körledim.


Davlumbazın üflediği havanın yağ radyatörünü iyi soğutabilmesi için yanmaz süngerle radyatörün etrafını tekrar kapadım. Bu süngerin zamanla deforme olması havanın boşluğa kaçmasına neden oluyor ve soğutma performansı düşüyor.


Aracın ısıtma sistemi vebasto ile yapıldığı için egzoz boruları üzerinde bulunan ısı değiştirici ve saç kaplaması da aslında atıl durumda. Görüntüsünü sevmediğim için saçları kestim.


Egsoz ısıtma çubuğunu monte etmek en zorlandığım işlerden biriydi. Çünkü egsoz iç yapısını değiştirmeden 30 cm lik çubuğu bir yerlere iliştirmek zorundasınız. 



Blok gömlek saçları, subap kapakları, davlumbaz ve emme manifoltlarını sonradan silinebilsin diye vernikle boyadım.






Baskı, balata, rulman ve şanzıman keçesi 20mm Sachs ile set olarak değişti. Volanı sökmek eldeki ekipmanla mümkün olmadığı için torna atölyesinden yardım almam gerekti.



 En son subap ayarlarını da yaparak bloğun önemli ve uğraştırıcı işlerini bitirmiş oldum. 


Montaja hazır motor. Bütün bu işleri aslında başında dursan bir kaç günde halledebilirdim ama iş dolayısıyla bir aya yakın bir zamanımı aldı. Ama iyi oldu. Yoldayken, yolunda gitmeyen bir problemi nasıl çözeceğim ile ilgili bir çok yeni şey öğrendim. Korkmadan eline eldiveni takıp arabanın altına yatmak ise tecrübe etmek istediğim en büyük deneyimdi.

Bunlar bitince tek merak ettiğim konu Bus'un ilk marşta çalışıp çalışmayacağıydı. Beni üzmedi. Tek marşta çalıştı. 


NOT: Sadece bir Vw severim. Usta değilim. Paylaştıklarım, kendi deneyimimden başka bir şey değildir.