28 Şubat 2015 Cumartesi

28 Haziran 2015




Bugün baharın ilk günü. Yeni bir yeşerme dönemine başlıyoruz. Her zaman özlem duyduğum, gelmesini iple çektiğim bahara, bu sene bir parça soğuğum malesef. Sebep ise zaman baskısı. Birkaç yıl önce bulaştığım Triathlon belasının, vücudumda ve hayatımda yarattığı değişiklikler saymakla bitmez herhalde. Mesafeler, rakipler, yarışlar birbirine karışmış durumda. Gündelik hayatın pompaladığı kaos ortamı gibi. Öyle bir şey ki, kumar masasında kaybettikçe yenisini istersiniz ya. Hiç bitmiyor. Asıl kaybetmek, koyduğumuz hedeflere ulaşamamaktır bence. Bir üst basamağa çıkar çıkmaz bulunduğum yeri yadırgıyorum ve bir sonrakini istiyorum. Neden bu kadar açım bilmiyorum ama adrenalin ve testosteron patlaması bunu psikolojimde kabul edilebilir bir yere koyuyor. Yazar ve Filozof Howard Thurman “ Kendinize dünyanın neye ihtiyacı olduğunu değil, size yaşama sevinci verecek şeyin ne olduğunu sorun. Ve hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirin. Çünkü dünyanın ihtiyacı olan şey, yaşama sevinci dolu insanlardır ” diyor. Onu dinlemek en iyisi bence. Çıkarsız ve basit.

Camperim ise halinden hiç memnun değil bu ara. Birçok eksiği olmasına rağmen, zaman ayıramıyorum ona. Hatta koca kış sadece yılbaşı gecesi kamp yapabildik o da götümüz dona dona. Motorun inmesi, kayar kapının tamiri, fren problemleri ve tekrar muayene gerekli olanlar. Austria için hala uçak bileti almadım ve yurt dışında ihtiyacım olan, mükellef kahvaltıları bana sağlayabilecek tek varlık o maalesef.

28 Haziran 2015. Ne zaman gelecek bilmiyorum, bitince ne olacak bilmiyorum ama debelendikçe içine çeken bir bataklık gibi. Kafam boş, huzurlu bir 29 Haziran sabahına uyanmayı ümit ediyorum. Belki dünyanın en güzel hediyesini alacağım, belki de en büyük kaybım olacak o gün…

Bu dönemde yapılan mental hazırlık ise en önemlisi. Çünkü dayanıklılık yarışlarında mental, fiziksel kabiliyetin önüne geçiyor.

Hepimizin kapıldığı tüketim alışkanlıkları ise, kafamdaki soru işaretlerine yenilerini ekliyor aslında. Daha büyük olanı, daha hızlı olanı varken neden bu eski araçla yetiniyorum? Yenisi çok mu pahalı? Oysa ki eski olanların üzerine sifonu çekmemiz gerektiğini emrediyor bize patronlar. Nasıl çekeriz? Gurur ve onurla bana sadık kalan tek varlığım, camperim o.  İddia ediyorum bu aracın duyguları olduğunu. Hissediyorum. En büyük sıkıntısı ise çin malı parçalar. Ne taktıysam üzerinden atıp kurtulmayı başardı kendi kendine. Mekanik bir alette duygunun ne işi var ki zaten. Üzerine sifon çekilmelidir derhal! Bütün duyguların. Bütün kalitesiz malların.

28 Haziran 2015. Uzun zamandır zihnimin en büyük meşguliyeti. Belki vosvosla yollara düşeriz belki de interrail ile. Arkamda bisikletim, tepemde yatak döşek, yanımda hatunum. Klagenfurt, München, Roma, Ohrid. Şu anda benim için büyük hayaller ama yapmak için hiçbir engel yok. Çabuk gel Haziran. Hazır mısın İronman?